Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 

Peygamberler Şehri ŞanlıUrfa Ülkü Ocağı Forum Sitesine Hoşgeldiniz.

Ocak Başkanımız Sayın; Mehmet Arpacı'ya Görevinde başarılar dileriz. Allah (c.c) yardımcısı olsun...


 

 Batı Trakya

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
DOĞANBEY
Yönetici
Yönetici
DOĞANBEY


Mesaj Sayısı : 175
Kayıt tarihi : 19/11/09
Yaş : 35
Nerden : Ş.Urfa

Batı Trakya Empty
MesajKonu: Batı Trakya   Batı Trakya EmptyCuma Kas. 20, 2009 12:13 pm

Batı Trakya Opalankok_bttc-bayrakBatı Trakya; doğuda Meriç Nehri ile Türkiye'ye, batı' da Karasu Nehri ile Makedonya'ya, kuzeyde Rodop Dağları ile Bulgaristan'a sınırdaştır. Güneyinde ise Ege Denizi yer alır. Yaklaşık 50.000 kilometrekarelik bir coğrafya parçasıdır.

Batı Trakya'nın Türk Yurdu hâline gelmesi, Osmanlı Devleti'nin, 1356'da bölgeye gelmesiyle başlar. Zaman içerisinde Dedeağaç, Dimetoka, Gümülcine, İskeçe, Kavala, Drama ve Serez Osmanlı yönetimi altına alındı. 1372 yılına gelindiğinde Trakya'nın tamamı fethedilmişti. Bölgeye Anadolu'nun muhtelif şehirlerinden Türk aileler yerleştirildi. Batı Trakyalı yerli halktan da kendi istekleriyle, herhangi bir baskı söz konusu olmaksızın İslâmiyet'i kabul edenler, Türk kültürünü benimseyenler oldu. Toprakların bir kısmı Osmanlı Ordusu'nun gazilerine mülk olarak verildi. Osmanlı yönetimi, bölgeye yerleştirilen Türkler ve İslâmiyet'le sonradan şereflenen yerli halk elbirliği ile Batı Trakya'yı kısa zamanda camiler, medreseler, kervansaraylar gibi Türk-İslâm kültürünün zevk ürünü üstün mimari eserleriyle donattılar. Batı Trakya, artık Osmanlı Devleti'nin Rumeli Eyaleti olmuştur.

Bölge halkı 1878 yılına kadar bütünü ile huzur içerisinde yaşadı. 3 Mart 1878 Ayastefanos Antlaşması ile Batı Trakya'nın doğu kısmı Bulgaristan'a bırakıldı. Bölge halkı, yönetim değişikliğine karşı direniş hareketi başlattı. Hareketlerin genişlemesiyle önce geçici hükümet, sonra da 1913 yılında Batı Trakya Türk Cumhuriyeti kuruldu. Dünya tarihinin ilk Türk Cumhuriyeti idi. Ne yazık ki bir ay sonra dağıtıldı. Başkaca denemelerden sonra 1919-1920 yılları arasında Batı Trakya Türkleri'nin en uzun ömürlü devleti hüküm sürdü. Yunanistan'ın bölgeyi işgal etmesiyle bu devletin varlığı da sona erdi, 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Antlaşması ile Batı Trakya Türkleri'nin statüsü belirlenerek bölge, üzerinde yaşayan insanlarla birlikte Yunanistan'a verildi. O tarihte Batı Trakya'daki Türk nüfusu 747.628 olarak belirlenmişti. Toplam nüfus ise 975.548 idi.

Lozan Antlaşması gereğince Türk toplumu, din ve ırk farkı gözetilmeksizin her türlü vatandaşlık haklarından yararlanabilecekti. Özellikle kendilerine ait kültürel ve dinî eğitim kurumlarını açıp bizzat yöneteceklerdi. Türkçe eğitim yapılabilecek, mahkemelerde Türkler kendi dilleriyle konuşabileceklerdi. İbadethaneler, mezarlıklar ve Türklere eğitim veren okullar ile dinî kuruluşların yönetimi Türklere ait olacaktı.

O tarihten sonra azınlık haklan ile ilgili yazılı metinlerde hiçbir değişiklik yapılmadı. Fakat Yunanistan, tek taraflı olarak bu hakların kullanılmasını yasakladı. Dernekler kapatıldı, camiler park ve yeşil alan yapılma bahanesiyle yıkıldı. Türklerin oyu ile seçilen cemaat liderleri görevlerinden alındı, yerlerine Atina hükümetinin görevlendirdiği kişiler yerleştirildi. Özetle Yunanistan, yönetimi altındaki Müslüman Türkler'e, kızıl komünistlerin uyguladıkları baskı, sindirme, yok etme ve kültürel asimilâsyon yöntemlerini tekrarladı. Soydaşlarımızın, Müslüman Yunanlı (!) olduğu iddia ediliyor. Türklere ait arsalar kamulaştırılıyor. Türk gençlerinin Yunan üniversitelerinde okuması engelleniyor, Türkiye'de okumalarına izin verilmiyor.

Yunan hükümetlerinin soydaşlarımıza uyguladığı insanlık dışı baskılar, ciltlere sığmayacak ölçüde geniştir. Sinema, tiyatro ve romanlara konu olabilecek kadar trajiktir. Batı Trakyalı Müslüman Türkler, 550 yıllık öz vatanlarında, 77 yıl içerisinde esir durumuna düşünüldüler. Uygulamaların önlenmesi için Türkiye'nin ayağa kalkması, bölge ve hattâ dünya barışını tehdit eden kanunsuzlukların durdurulması için dünyayı en sert dille ikaz etmesi beklenir. Bunları ve daha fazlasını yapmak, Türkiye'nin en tabiî hakkıdır. Hattâ, çok daha fazlasını bile yapsa, kimsenin itiraz etmeye hakkı yoktur. Çünkü imzalanan bunca anlaşma yürürlüktedir. Türkiye'de yaşayan Yunanlı azınlık, yazılı hakların hepsinden yararlanıyor. Ancak kendi ülkelerinde olabilecekleri ölçüde rahat ve güvenlik içerisindeler.

Yunan parlâmentosunda Türkleri temsilen iki milletvekili vardı. Dr. Sadık Ahmet, Batı Trakya Türkleri'nin haklarını canı pahasına koruyan modern çağın efsane lideri idi. Trafik kazası görünümündeki bir cinayetle şehid edildi. Kendisini rahmetle anıyoruz.

Yunanistan, seçim sisteminde yaptığı bir değişiklikle 1993 yılında Türklerin parlâmentoya giden yolunu kapattı.

Batı Trakya, millî kültürümüzle: yoğrulmuş Türk toprağıdır. Müziğinde renkli ve zengin duygularla Anadolu terennüm edilir. Yunan vandalizmi, Rumeli'de MüslümanTürk izlerini silme gayreti içerisindedir. O izlerin silinmesini önlemek, soydaşlarımızın oralarda insanca yaşamasını sağlamak.... Türk Hükümetlerinin şeref borcudur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.sanlıurfaocak.hareketforum.com
DOĞANBEY
Yönetici
Yönetici
DOĞANBEY


Mesaj Sayısı : 175
Kayıt tarihi : 19/11/09
Yaş : 35
Nerden : Ş.Urfa

Batı Trakya Empty
MesajKonu: Batu Trakya Türklüğü   Batı Trakya EmptyCuma Kas. 20, 2009 12:13 pm

Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı'nın nüfusunun 150.000 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Lozan belgelerine göre, 1923 yılında 129.120 olan Batı Trakya Türk nüfusu bölge nüfusunun % 68'ini teşkil ederken, bugün 150.000 nüfusla bölge nüfusunun ancak % 35'ini oluşturmaktadır. Lozan Antlaşması'nın imzalandığı tarihte ve Lozan Konferansı belgelerine göre toprak mülkiyetinin % 84'üne sahip olan Azınlığın bugün sahip olduğu toprak oranı ise % 20'ler civarındadır.

Yunanistan, göç ettirmek veya asimile etmek suretiyle Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı'nı tamamen eritmek için unsurları aşağıda sunulan stratejiyi uygulamaktadır:

- Azınlığı Türk, Pomak ve Çingenelerden müteşekkil homojen olmayan bir topluluk olarak tanımlayıp azınlığın bölünmesine zemin hazırlamak.

- Azınlığı münhasıran dini kimliği ile tanıyıp etnik kimliğinin, dolayısıyla Türkiye ile bağlarının zayıflatılması ve böylece yukarıda işaret olunan bölünmeyi gerçekleştirmek.

- Azınlığın ekonomik gelişmesini engellemek ve sosyal güvenlik ve dayanışmasını sarsmak suretiyle göçü özendirmek.

Bu politikanın araçları ise şunlardır:

- 11 Haziran 1998 günü bir yasayla iptal edilen Vatandaşlık Kanunu'nun 19. maddesi yürürlüğe girdiği 1955 yılından bu yana sistemli olarak Türk Azınlık nüfusunun "kabul edilebilir" bir düzeyde tutulması için kullanılmıştır. Bu yasayla 60.000 civarında Batı Trakyalı Türk'ün vatandaşlığına son verilmiştir.

- Azınlığın asimile edilmesini kolaylaştıran yasak bölge uygulaması

- Taşınmaz edinmeyi denetleyerek azınlığın güçlenmesini önlemek, kamulaştırmalar yoluyla azınlığı topraksızlaştırmak.

A. Yunan Vatandaşlık Yasasının İptal Edilen 19. Maddesi

Yunan Vatandaşlık Yasasının 19. maddesinin hükmü aynen şöyle idi:

"Yunan olmayan kökenden bir kişi geri dönme niyeti olmaksızın Yunanistan'dan ayrılırsa, bu kişinin Yunan vatandaşlığını yitirdiğine hükmedilebilir. Bu hüküm, yurtdışında doğmuş ve oturmakta olan Yunan-olmayan etnik kökenli kişilere de uygulanır. Ana-babasından ikisi birden veya hayatta olanı vatandaşlığını yitirmiş olan reşit olmayan çocuklardan yurt dışında yaşayanlar da vatandaşlığını yitirmiş olarak ilan edilebilir. Vatandaşlık Konseyinin aynı yönde alacağı karara dayanarak bu konuda İçişleri Bakanı hüküm verir."

Batı Trakya Türk Azınlığı mensuplarını vatandaşlıktan çıkarmak için kullanılan bu madde, Yunan vatandaşları arasında "etnik kökenlerini" kıstas alarak, "Yunan asıllı olanlar ve olmayanlar" şeklinde ayırım yapmaktaydı. Bu maddeyle vatandaşlıktan iskat edilenler kendilerine bir tebligat dahi yapılmadan, keyfi biçimde vatantandaşlıktan çıkarılmışlardır. Soydaşlarımız vatandaşlıktan çıkarıldıklarını sınır kapılarında öğrenmiş, haklarında alınan karara itiraz edebilmeleri için Yunanistan'a giriş yapmalarına dahi izin verilmemiştir. Bu şekilde Yunan vatandaşlığı kaybettirilen soydaşlarımızın sayısının 60.000 civarında bulunduğu tahmin edilmektedir.

11 Haziran 1998 tarihinde Yunanistan Parlamentosu Vatandaşlık Yasası'nın 19'uncu maddesinin iptal edilmesine karar verdiğini açıklamıştır. Bununla birlikte, Yunan Hükümeti, binlerce vatansız soydaşımızın beklentilerinin aksine, yasa iptalinin geriye dönük etkisi olmadığını, yani vatansız soydaşlarımızın gaspedilen vatandaşlıklarının iade edilmeyeceğini bildirmiştir.

B. Batı Trakya'daki Yasak Bölge Uygulaması

Batı Trakya'yı Bulgaristan sınırına paralel şekilde doğu-batı yönünde kateden bir hattın kuzeyinde kalan, 20-30 km. genişliğinde ve yaklaşık bölgenin üçtebirini kapsayan ve içinde münhasıran soydaşlarımızın yaşadıkları yer soğuk savaş döneminde "askeri yasak bölge" ilan edilmiştir.

Dönemin Milli Savunma Bakanı Arsenis 1995 yılında Batı Trakya'yı ziyareti sırasında askeri yasak bölgenin kaldırılacağını açıklamıştır. Askeri kontrol noktalarının ve bölge dışında yaşayan Yunan vatandaşlarının bölgeye giriş-çıkışları için izin alınması koşulunun kaldırılmış olmasına rağmen Arsenis'in bu beyanını gerekli yasal düzenleme izlememiştir. Halen yasak bölgeyi ziyaret etmek isteyen yabancı uyrukluların yerel güvenlik makamlarından izin almaları gerekmektedir.

Komünist sızmaları önlemek için ihdas edilmiş olan yasak bölgenin bugün azınlığın bir bölümünü diğerinden ve dış dünyadan tecrid etmek için uygulandığı kuşkusuzdur. Zira, 1980'li yılların başından beri tehdidin kuzeyden değil batıdan geldiğini savunan PASOK hükümetlerine göre bu bölgenin varlık nedeni bu tespitin yapıldığı tarihten itibaren sona ermiş olması gerekirdi.

C. Sınır Bölgesi uygulaması:

Batı Trakya'nın da içinde bulunduğu Yunanistan topraklarının yarısından fazlası 1938 tarih ve 1366 sayılı yasayla sınır bölgesi olarak ilan edilmiş ve bu bölge içinde taşınmaz alıp-satmak isteyen Yunan vatandaşlarının ilgili vilayetlerde bu amaçla kurulmuş bulunan bir komisyondan izin almaları zorunluluğu getirilmiştir.

4-5 yıldır Azınlık bireyleri arasında veya Yunan kökenliden Azınlık bireylerine taşınmaz satışına seçici olarak izin verilmeye başlanmıştır. Ancak, izinlerin verilmesinde ayları bulan uzun bekletmeler gibi caydırıcı önlemler sürdürülmektedir.

2.Yunanistan'ın Lozan Andlaşması
Çerçevesindeki Azınlık Hakları İhlalleri

a) Eğitim

Yunanistan ile Türkiye arasında 1953 yılında varılan bir mutabakat çerçevesinde her yıl karşılıklı olarak Batı Trakya ve Istanbul'a 25 öğretmen gönderilmesi öngörülmüş, daha sonra 1955 yılında öğretmen sayısı 35'e çıkartılmıştır. Ancak, aradan geçen süre zarfında Yunanistan, Batı Trakya Azınlık okullarına Türkiye'den gönderilecek öğretmen sayısını re'sen giderek azaltmış ve sadece 16 öğretmen için vize vermeye başlamıştır.

b) Din

Yunanistan'ın laik bir ülke olmaması nedeniyle dinsel kurumların günlük yaşamda yargısal, sosyal bir işlevi bulunmaktadır. Batı Trakya Türk Azınlığının din ve vicdan özgürlük ve haklarıyla din kurumları Lozan Andlaşması'nda genel ifadelerle düzenlenmiştir.

Batı Trakya Türk Azınlığının din kurumlarını düzenleyen metin 1913 Atina Muahedenamesidir. Bu Antlaşma hükümleri 1920 tarih ve 2345 sayılı yasa ile Yunan hukuk sisteminin bir parçası haline getirilmiştir. Yasaya göre, Batı Trakya Türk azınlığı dinsel kurumlarını kendi özgür iradesiyle oluşturmakta ve müftüleri seçim yoluyla görevlendirmektedir.

Yunanistan son dönemde 2345 sayılı yasayı yürürlükten kaldırarak müftülerin atama yoluyla işbaşına getirilmesini öngören yeni bir yasayı yürürlüğe koymuştur. Ancak, yasa değişikliklerinin Yunanistan'ın ahdi yükümlülüklerini ortadan kaldırmadığı açıktır. Bu şekilde Atina Muahedenamesi'ni ihlal eden Yunanistan, 590/77 sayılı yasayla Yunan Kilisesi'ne tanıdığı metropolitleri, 2456/20 sayılı yasayla Yahudi cemaatlerine tanıdığı yöneticilerini ve hahamlarını seçme hakkını Türk Azınlığından esirgeyerek azınlıklara diğer vatandaşlara tanınan hakların tamamının tanınacağını amir Lozan Antlaşması'nın 40. maddesini de ihlal etmektedir.

İskeçe ve Gümülcine Müftülerinin vefatından sonra azınlığın bütün ısrarlarına rağmen Yunan makamlarının 2345 sayılı yasaya göre gerekli seçimleri düzenlememekte direnmesi üzerine Azınlık İskeçe ve Gümülcine'de müftü seçimi yapmış ve iki müftü seçmiştir. Bu seçimler üzerine de Yunanistan 2345 sayılı yasayı iptal etmiştir. Yunan Hükümeti Azınlıkça seçilmiş İskeçe Müftüsü Mehmet Emin Aga ve Gümülcine Müftüsü İbrahim Şerif'i birbirini izleyen mahkeme ve hapis cezalarıyla taciz etmektedir. İskeçe Müftüsü aleyhinde şimdiye kadar toplam 15 dava açılmıştır. Halen devam eden 11 davada İskeçe Müftüsü toplam 96 ay (8 yıl) hapis cezasına çarptırılmıştır.

Halen İskeçe ve Gümülcine'de Azınlığın seçtiği ve tanıdığı ile İdare'nin re'sen atadığı ve Azınlığın tanımadığı ikişer müftü bulunmaktadır.

c) Cemaat ve Vakıf Yönetim Kurulları:

Lozan Andlatması'nın 40. maddesi uyarınca, Baty Trakya Türk Azınlığının giderlerini kendileri karşılamak üzere, her türlü hayır kurumları, dinsel ve sosyal kurumlar, her türlü okullar ve buna benzer ödretim ve editim kurumlary kurmak, yönetmek ve denetlemek ve buralarda kendi dillerini serbestçe kullanmak ve dinsel ayinlerini serbestçe yapmak konularynda etit hakka sahip olmaları öngörülmüştür.

21 Nisan 1967 darbesinden sonra itbatyna gelen Yunan Cuntası, seçimle işbaşına gelmiş olan yönetim kurullarını azlederek yerlerine kendi tayin ettiği kişileri getirmiştir. İskeçe vakıf malları halen 1967 yılında Yunanistan'da cunta iktidarının atadığı bir kişi tarafından yönetilmektedir. Gümülcine'de ise, yine cuntanın atadığı kişinin 1989'da istifasından sonra, cemaat yönetimi denetleyici sıfatıyla atanmış müftüye tevdi edilmiştir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.sanlıurfaocak.hareketforum.com
DOĞANBEY
Yönetici
Yönetici
DOĞANBEY


Mesaj Sayısı : 175
Kayıt tarihi : 19/11/09
Yaş : 35
Nerden : Ş.Urfa

Batı Trakya Empty
MesajKonu: Sadık Ahmet   Batı Trakya EmptyCuma Kas. 20, 2009 12:14 pm

ŞEHİT DOKTOR SADIK AHMET

7 Ocak 1947 yılında, Gümülcine vilayetinin küçük Sirkeli köyünde dünyaya gelen Batı Trakya Türkleri'nin lideri Dr. Sadık Ahmet, ilköğrenimini kendi köyünde, orta ve lise öğrenimini Gümülcine'deki Celal Bayar Lisesinde tamamladı.

1966-67 yılında önce Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesine bir yıl sonra da Selanik Üniversitesi Tıp fakültesine giren Sadık Ahmet, 1974 yılında bu fakülteden hekim olarak mezun oldu. Üniversite mezuniyetini, Yunan Ordusunda 34 ay süren piyade erliği izledi.

Hemen ardından da, Orta Yunanistan'da bir yıl mecburi hekimlik hizmetinde bulunarak, 1978 yılında Batı Trakya'ya döndü.

Batı Trakya'ya gelişi ile birlikte; bir yandan Cerrahi ihtisasını yaparken diğer yandan da toplumun sorunları ile yakından ilgilenmeye başladı.

Dr. Sadık Ahmet, 1985 yılında Batı Trakya çapında bir imza kampanyası başlattı. Amacı Batı Trakya Türkleri'nin sorunlarını dünya kamuoyuna duyurmaktı. Yaklaşık 15.000 imza topladığı bir sırada (8 Ağustos 1986) tarihinde tutuklandı.

25 Eylül 1987 tarihinde tek başına Selanik'e giderek, orada toplantı halinde bulunan Demokrasi İnsan Hakları üyelerine toplum sorunlarını ileten bir broşür dağıttı.

1988 yılında kampanyasından ötürü 30 ay hapis cezasına çarptırıldı.

18 Haziran 1989 seçimleri öncesinde milletvekilliği adaylığı iptal edildi.

26 Ocak 1990 tarihinde Batı Trakya Türkleri'ne "TÜRK" diye hitap ettiği için hapis cezasına çarptırıldı ve Selanik Dudullu hapishanesine gönderildi. İki ay hapis yattıktan sonra, hapis cezası paraya çevrildi ve serbest bırakıldı.

8 Nisan 1990 milletvekili seçimlerinde aday oldu ve ikinci kez bağımsız milletvekili seçildi.

Batı Trakya Türkleri'nin ilk siyasal partisi olan Dostluk, Eşitlik ve Barış (DEB) partisini kurdu. (13 Eylül 1991)

1993 genel seçimlerinde Yunanistan'ın getirdiği kasıtlı seçim barajı dolayısıyla parlamentoya giremedi.

Batı Trakya Türkleri'nin haklarını dünya platformunda ararken bir yandan da Batı Trakya Türkleri'ni iktisaden kalkındırma projeleri üzerinde çalıştı.

Evli ve Levent ile Funda adında iki çocuk babası olan Dr. Sadık Ahmet; Batı Trakya Türk azınlığının haklarının imza altına alındığı Lozan barış antlaşmasının yıldönümü olan 24 Temmuz 1995 günü şüpheli bir trafik kazasında hayata veda etti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.sanlıurfaocak.hareketforum.com
 
Batı Trakya
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: ŞanlıUrfa Ülkü Ocakları Forum Sitesi :: Türkiyeden Haberler :: Türk Elleri-
Buraya geçin: